Michael Saylor’ın Bitcoin’in değeri konusundaki temel argümanı diğer Bitcoin savunucularından farklı. Bitcoin hem felsefi açıdan çıkış noktası hem de geleceğe yönelik vadettikleri ile dijital para olarak kavramsallaştırılsa da, Michael Saylor daha farklı bir bakış açısına sahip. Saylor Bitcoin’in dijital bir para değil, dijital bir varlık olarak daha fazla değeri olduğuna vurgu yapıyor.
Michael Saylor hemen hemen her hafta farklı bir platformda yukarıdaki argümanı farklı örneklerle açıklamaya çalışıyor. Peki nedir Saylor’un tezi ve diğer temel Bitcoin argümanlarından nasıl ayrışıyor? Saylor’a göre materyal olan her varlık eninde sonunda dijital bir muadili tarafından ikame edilecek. Saylor bu konuyu Sven Henrich ile yaptığı söyleşide dört başlık altında ele alıyor: dijital varlık, dijital para, dijital platform ve dijital uygulamalar. Bu dört kategoriye karşılık gelen varlıklar Bitcoin, sabit coin’ler, blok zincirleri (Ethereum, Polkadot gibi) ve Uniswap ya da Aave gibi bu blok zincirlerinde çalışan uygulamalar.
Peki bu dört dijital varlığın materyal dünyada karşılıkları neler? Saylor’a göre sırasıyla Londra’nın (örnekte Londra geçiyor olsa da daha kolay anlaşılması için İstanbul’un gayrimenkul olarak en değerli semtleri düşünülebilinir) merkezinde bir gayrimenkul, devletlerin bastığı paralar (USD ve Pound gibi), Londra’daki gayrimenkul üzerindeki binalar ve son olarak bu binalar içindeki şirketler. Bu benzetmeyi daha iyi görebilmek için aşağıdaki tablo bize yardımcı olabilir.
Mülk | Para | Platform | Uygulama | |
Materyal | Gayrimenkul | USD, Pound | Bina | Binalardaki şirketler |
Dijital | Bitcoin | Sabit coin’ler | Blok zincirleri | Uniswap, Aave vb. |
Saylor’ın tezindeki en büyük ayrışma ilk iki kategoride kendisini gösteriyor. Birçok Bitcoin savunucusu Bitcoin’in sadece değer saklama aracı değil, aynı zamanda para olduğunu da savunmaktadır. Ki Lightning Network’de Bitcoin çok daha hızlı ve cüzi miktarda işlem ücreti ile halihazırdaki para transfer sistemlerinden daha efektif bir şekilde değiş tokuş edilinebilir. Ancak Saylor, Bitcoin’in bir değer saklama aracı olarak rekabet ettiği varlığın altın olduğunu, dijital para olarak USD ya da Pound ile rekabet etmemesi gerektiğine vurgu yapıyor.
Saylor’ın bu tezi ortaya atmasında çok basit bir neden var aslında. Altın ile rekabet eden Bitcoin’in karşısında siyasal bir güç yok. Eğer değer saklama aracı olarak altından daha iyi şartlar sunuyorsa Bitcoin bu rekabetten zaten galip çıkan taraf olacaktır. Ancak devletlerin meşruluğunu temellendirdikleri en önemli unsurlardan birisi olan fiat paralar ile rekabet etmek Bitcoin için en azından şu aşamada (önümüzdeki 20-30 sene içinde) galip gelebileceği bir savaş gibi görünmüyor. Hatta Saylor Bitcoin’in bu savaşı kazanması durumunda Bitcoin’in de kullanılacak bir alanının olmayacağına vurgu yapıyor. Yani Bitcoin’in doların yerini alabilmesi için dünya üzerindeki şirketlerin hemen hemen hepsinin batması, devletlerin de meşruluğunu yitirmesi ki muhasebe sistemlerinin tamamen değişmesi (bu konunun ne kadar zor olduğunu kendisi bu sektörün içinde birisi olarak sürekli vurguluyor), hem siyasal hem de ekonomik düzen bakımından bir reset (yeniden başlama) yaşanması gerekmektedir ki bu durumda Saylor elimizde tuttuğumuz Bitcoinleri nerede ve nasıl kullanacağımız da üzerinde düşünmemiz gereken bir konu olduğunun altını çiziyor.
Bitcoin altın ile rekabet etmelidir ki halihazırda ediyor da. Ancak bunun yanında devlet paralarının yerini almadan da devletleri kontrol altına almak mümkün. Saylor da aslında birçok konuşmasında bu konuya değiniyor. Yani altın standardı yerine Bitcoin standardı. Devletlerin hazinelerinde Bitcoin bulundurması ve bulundurdukları Bitcoin kadar kendi paralarını basabilmeleri. Bu da aslında devletleri ekonomik politikalar bakımından daha sorumlu davranmaya zorlayacaktır. 1971’de altın standardından çıktıktan sonra dünya ekonomisinin hangi yöne gittiğini görmek için şu sitedeki grafiklere bakmak faydalı olacaktır.
Özetlemek gerekirse, Saylor Bitcoin’in dijital bir değer saklama aracı olarak altın ile rekabet ettiğini savunuyor. Devletlerin para birimlerine karşı rekabet ettiği de bir gerçek olsa da Saylor Bitcoin’in bu savaşı kazanmasının çok zor olacağını belirtiyor. En azından önümüzdeki 20 sene içerisinde neredeyse imkansız olduğuna vurgu yapıyor. Eğer karşımıza devletleri değil, sadece altını alırsak o zaman Bitcoin’i geniş çevrelere çok daha kolay anlatabileceğimizi ve bunun da Bitcoin fiyatına çok daha hızlı ve olumlu yansıyacağını iddia ediyor.